ASU MARO – MİLLİYET SANAT
09.01.2018
İyi misiniz? Her şey yolunda mı?
Tiyatroadam’ın yeni sezon oyunlarından ‘İntiharın Genel Provası’, Sırp yazar
Duşan Kovaçeviç’in yazdığı, gelecek umudu kalmamış insanlara dair acımasız bir kara komedi.
Artık hayata devam etmek için hiçbir sebebi, gelecek umudu kalmamış bir adam, köprünün üzerine çıkar. Kim bilir kaç romanın, kaç filmin ve de kaç tiyatro oyununun ilk cümlesi, ilk sahnesidir bu. Ya adam kendini aşağıya atar ve olaylar gelişir, ya birisi onu ikna etmeye gelir ve olaylar gelişir.
Bu oyunda gelecek. Hem de bir değil, üç kişi birden. İntihara kalkışan kişi kendisini başarısız bulan bir mimar. Bu son projesinde; Tuna köprüsünden atlayarak hayatına son vermekte başarılı olmayı umuyor. Ama işte önce bir balıkçı koşup geliyor onu durdurmak için. Ardından veda etmek üzere aradığı genç sevgilisi. En son da köprünün altından geçen yolcu gemisinin kaptanı. Hepsinin de kendince sebepleri var mimarın intiharını engellemek için. Bu intihar denemesini daha da acıklı hale getirecek sebepler… Misal, balıkçının derdi insanlar atladıkça ağlarının delinmesi, kaptan ise cesetlerin yolcularının başına düşmesinden şikâyetçi. Sevgili desen, onun tek derdi oynayacağı vaat edilen film.
Oyun içinde oyun
Böylesine ‘hümanist’, ‘sevgi dolu’ bir dünya tasviri ve o dünyanın düzenine ayak uydurmaya çalışırken dişlilerin arasına sıkışan, ha bire kendisinden kaybeden insanlar… Herkes avlayacağım derken yem oluyor, numara çevirmeye kalkarken bir dümene kurban gidiyor. Oyun içinden oyun çıkıyor ama asıl oyun kurucuya ulaşamıyoruz bir türlü. Bir soruda düğümleniyor hepsi: “Kurtlar niçin ot yemez biliyor musunuz? / Çünkü bu işi onların yerine koyunlar yapar.” Tiyatroadam’dan izlediğimiz ‘İntiharın Genel Provası’, görmedikleri bir kurdun yerine otlayıp duran koyunların öyküsü, Sırp yazar Duşan Kovaçeviç’ten sinir bozucu bir kara mizah örneği.
Güncel ve evrensel
Sinir bozucu çünkü oyun devam ettikçe yaşadığınız çağa dair inancınız ve umudunuz gitgide azalıyor. Ve daha da sinir bozucu, çünkü bir de buna gülüyorsunuz. Kovaçeviç 2008 yılında, Yugoslavya’nın parçalanma sürecini ve insanların çaresizliğini anlatmak için yazmış oyunu, kimsenin yaşamak için sebep bulamadığı bir coğrafyadan sesleniyor ama her anıyla hem güncel hem evrensel. Ayrıca son ana kadar da gizemini koruyor.
Ekiple geçen yıl ‘İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?’da bir araya gelen yönetmen Emrah Eren, gene şarkısıyla, dansıyla dört başı mamur bir seyirlik ile sert bir sistem eleştirisini bir potada eriten tempolu ve enerjik bir rejiyle karşımızda.
Zımba gibi oyuncular
Tabii bu enerjinin en önemli dinamolarından biri, dört zımba gibi oyuncu; Erdem Akakçe, Fatih Koyunoğlu, Kadir Çermik ve Selen Öztürk. Yoksa oyunun başları biraz yavaş işliyor ve siz ancak sürprizli finalden sonra geriye dönüp oralardan da keyif alıyorsunuz. Biraz kısalsa, arasız, tek perde oynansa seyirciyle daha çabuk bağ kurabilirdi ama bu haliyle de ikinci perdeyle beraber çılgın bir tempo kazanıyor ve sizi alıp götürüyor. Kaç ayrı kişiyi birbirine hiçbir an benzemeyecek şekilde canlandırdığını sayamadığım Erdem Akakçe’nin performansı ayrıca baş döndürüyor.
Neye gülüyoruz?
Tiyatroadam’ın pek çok oyununda insanın kahkahasını dondurup kafasına balyoz vuran bir an var. İzlediği oyunla içinde yaşadığı gerçeklik arasındaki benzerliğe ayna tuttuğundan muhtemelen. “Hani gülüyoruz da neye gülüyoruz tam olarak?” dedirten.
Erdem Akakçe’nin sahneden neredeyse her birimizin tek tek gözünün içine bakarak sorduğu “İyi misiniz? Her şey yolunda mı?” sorusu öyleydi benim için. Salondan benimle beraber çıkıp geldi o soru.
Bir de mesajlarını gözümüze sokmak yerine absürt bir kara mizahın ardına saklayan Duşan Kovaçeviç’in irkiltici sorusu tabii: Sahi, kurtlar neden ot yemez?
YABANCI KALMA